Rahim Nakli ile Doğum ve Tüp Bebek

Doğuştan rahmi olmayan veya sonradan değişik nedenlerle cerrahi olarak rahmi alınmış veya rahim fonksiyonu bozulmuş kadınlar için tüp bebek dönemi öncesinde tek çare rahim nakli olarak düşünülmüştü. 1896 yılında Avusturya’da Emil Knauer adında bir jinekolog tavşanda normal fonksiyon göstermiş ilk başarılı yumurtalık naklini rapor etti. Bu olay rahim nakli fikrini de doğurdu. 1964 ve 1966 yılında Mississippi Üniversitesinde köpekde aynı hayvanda çıkarılan rahimi tekrar aynı hayvana başarı ile nakledebildiler (Ototransplantasyon). 2010 yılında Diaz-Garcia ve arkadaşları dünyanın ilk hayvandan hayvana rahim naklini takiben sağlıklı yavrular elde etmeyi başardılar.

Dünyanın ilk rahim nakli Lili Elbe adında bir cinsiyet değiştirmiş erkeğe yapıldı. Bu onun cinsiyet değiştirme cerrahilerinin içinde beşincisi idi ve komplikasyonlar nedeni ile ölümüne neden oldu. Suidi Arabistan’da 2000 yılında 46 yaşında bir kadından alınan uterus 26 yaşında bir başka kadına nakledildi. Ancak üç ay içinde doku rejeksiyonu nedeni ile çıkarılması gerekti. Dünyanın ilk başarılı ve ilk kadavradan alınan uterus nakli ise Türkiye‘de Akdeniz Üniversitesi’nde Dr. Ömer Özkan, Dr. Münire Akar ve arkadaşları tarafından gerçekleştirildi. Hasta adet görebildi, hatta transplantasyon öncesi elde edilmiş ve dondurulmuş embryoların transferi ile 7 haftalık başarısız bir gebelikde oluşturulabildi.

İsveç’te Mats Brannström ve ekibi 10 yılı aşkın bir süre hayvan deneyleri üzerinde çalıştıktan sonra total 9 kadında birden yaptıkları transplantasyonlar sonunda ilk başarılı gebelik ve doğumu rapor ettiler. İlk başarılı doğum sezaryen ile Eylül 2014 de İsveç’te gerçekleşti. Böylece rahim nakli artık bir tedavi metodu olarak teklif edilebilir aşamasına gelse de pekçok etik tartışmayı da beraberinde getirdi. Tüp bebek tedavisinin başarısı rahim nakline olan bilimsel ilgiyi azaltmış ve bilim dünyası başarılı rahim nakli için, transplantasyon ve mikrocerrahi yöntemlerindeki gelişmelere rağmen 2014’e kadar beklemek zorunda kalmışlardır. Bilimsel heyecana rağmen konu etik açıdan tartışmalıdır. Yöntem son derece uygun alternatif tedavi mevcut olduğu halde, anne ve bebeğin hayatını tehlikeye atan bir yöntemdir. Nitekim ilk bebek prematüre doğmuş, annede preeklempsi-gebelik zehirlenmesi denilen durum oluşmuş, ancak bebek ve annede kalıcı bir hasar olmadığı gözlemlenmiştir. Zaten tüp bebek yöntemi ile embryoları olan bu hastaların embryolarını sağlıklı bir taşıyıcı anneye nakletmek çok daha sağlıklı, ucuz ve etik açıdan daha uygun olabilir.

Ülkemiz dahil pekçok ülkede bu taşıyıcı anne yöntemine izin verilmemektedir. Öte yandan rahim nakli Türkiye’de özel bir izin ile gerçekleştirilmiştir. Böyle bir işleme izin veren yönetimin taşıyıcı anne yöntemi ile gebeliği de yakın gelecekte rahim problemi nedeni ile çocuk sahibi olamayan kadınlarımızın ve Türk tıbbının hizmetine sunacağına inanıyoruz.