Tekrarlayan IVF başarısızlığı ve Intralipid uygulaması
Her tüp bebek kliniğinde defalarca kaliteli embryo verildiği halde gebe kalamamış bir hasta grubu vardır. Ya da gebelik oluşmuş bile olsa hep erken dönemde henüz ultrasonda gebelik görülmeden önce gebeliğin kaybolduğu durumlar söz konusudur. İşte kaliteli embryo oluştuğu, endometrium problemi olmadığı halde arka arkaya 3 veya daha fazla gebelik olmaması durumuna “tekrarlayan implantasyon başarısızlığı” veya gebelik oluşup kayboluyorsa “tekrarlayan gebelik kaybı” diyoruz.
Bu durumda pekçok tetkik yapılır ve bazen rastgele tedaviler söz konusudur.
Bunlar:
Sistemik tedaviler:
- Hastaya embryo transferi sırasında veya öncesinde Immunoglobulin, intralipid, heparin, aspirin, progesterone, estrogen, granulocyte colony stimulating factor (G-CSF) gibi kimyasalların verilmesi;
Endometriumu ilgilendirenler
- Rahim duvarının bir ay önce “çizilmesi” histeroskopi yöntemi ile zedelenmesi
- Endometriumun embryoya uyumlu olup olmadığının araştırılması (Endometrial Receptivity Assay – ERA)
Embryoyu ilgilendirenler:
- Embryo üzerinde testler yapılması – Embryo biopsisi ve genetik testler ile en uygun embryonun seçilmesi
- Daha fazla sayıda embryo transfer edilmesi
Genelde bu hem hekimi, hem de tedavi gören aileyi çok huzursuz eden bir durumdur. Çaresiz kalan aileler buldukları her türlü tedaviyi uygulamak isterler, bu nedenden dolayı da dönemsel tedavi yöntemleri oluşmaktadır. Yapılmış sağlıklı çalışmalar ile faydası kanıtlanmamış yöntemler aslında zararlı bile olabilir. Bu yöntemler içinde son zamanlarda sık bahsedilen intralipid tedavisi yöntemini kısaca anlatmak istiyorum.
Klinik olarak yararı olma ihtimali olan, üzerlerinde çalışma yapılmış, ancak faydası yeterince kanıtlanmamış yöntemler var ise ve hastaya maliyet getirmiyorsa uygulanmasını sakıncalı bulmuyoruz. Heparin, Aspirin, Progesterone uygulamaları özel durumlarda faydalıdır ve ek maliyet getirmezler. Intralipid tedavisini de bu grupta görmekteyiz. Belki de bu nedenden son günlerde daha sık bahsini duymaktayız.
Yüksek antifosfolipid düzeyi olan veya natural killer cell (NK) aktivitesi yüksek olan immunolojik veya bağışıklık sistemi ile ilgili sorunları olan hastaların Heparin-Aspirin ve Immunglobulin tedavisinden yarar gördüğü ile ilgili çalışmalar mevcuttur. Immunoglobulin tedavisi pahalı bir tedavidir ve NK aktivitesini intralipid verilmesi de benzeri oranlarda düşürmektedir. İntralipid tedavisi maliyet açısından çok düşüktür. Dolayısı ile gerekli gereksiz kullanılmaya başlanmıştır.
İntralipid solusyonu aslında ağızdan yeteri kadar beslenemeyen hastaların (kanser, koma, yaşlılık vs) damar yolu ile beslenmesini sağlamak için kullanılan bir çeşit besleyici sıvıdır. İçinde saflaştırılmış %10 soya yağı, %1,2 yumurta akı fosfolipidleri, %2,25 glycerin ve su olan sentetik bir üründür. Özellikle soya yağının NK aktivitesini uzun süreler boyunca baskılaması bu tür tedavilerde kullanım alanı yaratmıştır. Bu tedavinin faydası hakkında yeterli araştırma yoktur. Ancak tespit edilmiş yüksek NK aktivitesi, yüksek antifosfolipid seviyesi olan hastalarda kullanılmasında fayda görülebilir.
Genelde en az iki doz halinde uygulanır. Embryo transferinden 5-6 gün önce (pratik olması açısından yumurta toplama günü sıklıkla seçilir) ve pozitif gebelik testinden sonra (yaklaşık 2 hf sonra).
Bazı alloimmun yerleşme problemlerinde ise 2-4 hafta ara ile gebelik 24 hafta olana kadar uygulamanın yararlı olduğuna dair çalışmalar mevcuttur.
Uygulamanın kolay olması, maliyetinin çok düşük olması dolayısı ile immunolojik sorunu tespit edilmiş hastalarda kullanılmasında, faydası sınırlı bile olsa, yarar görmekteyiz.
Sonuç olarak tedavi yöntemleri hasta bazında planlanmalıdır. Yapılması gereken ısrarla denemeye devam etmek ve başarısızlığı açıklayacak hiçbir neden bulunamıyor ise, hekiminiz ile size maliyet getirmeyecek uygun ampirik yöntemleri tedavinize ilave etmektir.